İşkolik Olabilir ve Bunun Farkında Olmayabilirsiniz
10 Temmuz 2018, 17:29 PM
Saatlerce çalışmak ile işkolik olmak arasında çok büyük bir fark olduğunu biliyor muydunuz? Bergen Üniversitesi tarafından yapılan ve içerisinde 10.000’lerce yetişkinin bulunduğu çalışmalarda, insanların işkolik olma eğilimleri ile psikiyatrik sorunları arasında kuvvetli bir ilişki olduğu çıkıyor.
Hayatınızın büyük bir bölümüne sahip olan çalışma hayatı içerisinde, aşağıdaki 7 belirleyici cümleye karşı verdiğiniz hissiyat ve yanıt, işkolik olup olmadığınızı anlamanıza yardımcı oluyor:
- Daha fazla çalışmak için nasıl zaman yaratabileceğini düşünüyorsun.
- Çalışmaya ayırdığın vakit genelde planladığından daha uzun sürüyor.
- Suçluluk, anksiyete, çaresizlik ya da depresyon gibi duyguları azaltmak için çalışıyorsun. (Yani aslında devamlı çalışıyorsun, çünkü çalışmazsan bu duyguları çok sık hissediyorsun.)
- Diğer insanlar sürekli daha az çalışmanı önerse de kimseyi dinlemeden devam ediyorsun.
- Çalışmaların engellediği zaman stres seviyen yükseliyor.
- Hobilerini, katıldığın aktiviteleri ve egzersiz yapmayı daha fazla çalışmak için önceliklerin arasından çıkarıyorsun.
- O kadar çok çalışıyorsun ki bu senin sağlığını etkilemeye başlıyor.
Yukarıdaki cümlelere en az 4 kez katılıyorsanız, işkolik olabilirsiniz. Fark ettiyseniz, liste içerisinde “kaç saat çalıştığınızı” soran ya da “8 saat” gibi kesin bir saat dilimi veren bir madde bulunmuyor.
Peki işkolik misiniz yoksa çok fazla mı çalışıyorsunuz?
İşkolik olmakla uzun süre çalışmak arasındaki fark nedir?
Haftalık mesai saatiniz 50 saat ya da daha fazla ise normal mesai saatleri olan biri olmadığınızı varsayıyoruz. Wharton Okulu Yönetici Prof. Nancy Rothbard, uzun zamandır işkolik insanların eğilimlerini inceliyor. Rothbard’ın çalışmalarına göre, vicdan meselesi haline getirmeden, istediğiniz zaman kendi özel isteklerinize vakit ayırabiliyorsanız; haftada 50 saatten daha fazla çalışıyor olmak sizi işkolik biri yapmıyor.
“Uzun süre çalışmak, çalışmak için harcadığımız zaman diliminin oldukça büyük olması anlamına geliyor. Bazen eve gittiğinizde de çalışıyor olabilirsiniz ama bunun sebebi, işinizin o gün ya da belirli bir zaman dilimi içerisinde tamamlanması gerektiği için. İşkolik olmak ise tamamen zihinsel bir durum. İşiniz, iş yapma şekliniz ve aslında işle ilgili her şey; kaygılarınız tarafından yönetiliyor.”
Ayrıca işkolik olmanız, saatler ya da günler boyunca; çok uzun bir zaman dilimi boyunca çalışıyorsunuz anlamına gelmiyor. Aslında farkında değil ama işkolik olabilirsiniz. Ve işkolik olmanıza rağmen de çok az çalışıyor olabilirsiniz. Anlayacağınız, tamamen zihinsel.
- Ekip arkadaşlarınız ya da patronunuz işin bittiğini söylediği halde, kendinizi hâlâ o iş üstünde çalışırken buluyor musunuz?
- Çalışmadığınız zamanlar kendinizi suçlu hissediyor musunuz?
- 10 günlük iş için kendinize 3 gün sonrasını deadline verip, üzerinizde baskı yaratıyor musunuz? (Bunu patronunuz ya da ekip arkadaşınız değil, SİZ yapıyor musunuz?)
Cevabınız, koca bir EVET ise işkoliksiniz.
Kendi zihnine, kendi kendine, kendi zihninde neden işkence ediyor olabilirsin?
Klişe ama… Çocukluğunuza dönelim, desek? Bu işkencelerin sebebi çocukluğunuzda yaşadığınız herhangi bir durum ve sonucunda hissettiğiniz o küçük ve anlık duygu olabilir. Büyüdüğünüz ortam ve bu ortamın özellikleri sizi etkilemiş olabilir. Ya da sizin durumunuzda çokta geçmişe gitmeye gerek yok ve aslında çalıştığınız yerde var olan, (kabul görmüş) çalışma disiplini, diğer arkadaşlarınızın çalışma hayatına bakış açısı da bu zihinsel kavgalarınızın başlamasına sebep olmuş olabilir.
Diğer genetik problemlerin dışında, zihninizin sürekli bir şeylerin mücadelesinde olması, sağlığınızı etkileyen en büyük problemlerden biri olarak biliniyor. İşkolik olmanız ve bunun altında kendi kendinize verdiğiniz kavga, metabolik sendroma neden oluyor. Uzun saatler boyunca çalışan ama buna rağmen işkolik olmayanların ise bu sendroma yakalanmasının önünde bir bariyer bulunuyor.
Sürekli iş düşünmeyi bırakabilir misiniz? Bunu başarmak gerçekten mümkün mü?
Eğer hayatınızın hiçbir döneminde, hiçbir şey için bir “-kolik” olmadıysanız, bunu durdurmak ne kadar zor olabilir ki, diye düşünüyor olabilirsiniz. Ancak zihinsel olarak bir düşünceyi durdurmanın ne kadar zor olduğunu ancak bu durum ile savaşan insanlar biliyor.
Evet, bununla başa çıkabilirsiniz. Nasıl mı?
Arkadaşlarınızla daha sık görüşebilirsiniz. O anda canınız kimseyle görüşmek istemese de, çok işiniz olduğunu düşünseniz de, kimseyi özlememiş olsanız bile. Kendinize boş vakit ayırmayı da bir görev gibi düşünün. Bu boş vakti iş dışında değerlendirmeyi de başka bir iş olarak düşünün. Konsere gidin, spora yazılın… Spor gibi özellikle devamlılığı olan aktivitileri seçmeniz, beyninizin diğer şeyleri düşünmesini sağlayacak ve işe olan kaygılarınızın azalmasını sağlayacak.
İş sevgisi ve teknoloji, işkolik olma nedenlerinden mi?
“İşkolik olabilirim ama işimi gerçekten çok seviyorum.”
Rothbard’a göre, bu şekilde düşünenlerin metabolik sendroma yakalanma riski de düşük. Tıpkı çalışma saatleri uzun olup, bunu kaygı haline getirmeyenler gibi, işini çok seven (burada bahsedilen sevgi, obsesif olmaya yakın bir sevgi) işkoliklerin, tüm bu süreçte zihninden dışarı vurduğu enerji oldukça pozitif. Bu yüzden onların zihinsel kavgası daha yumuşak ve kendine hasar vermeyen tipte.
Biraz da teknolojinin bu duruma olan etkisinden konuşalım. Teknolojinin ilerlemesi, çeşitli ofis konuşmalarının gerçekleştiği uygulamalar, akıllı telefonlar, hafif ve sürekli taşınabilir laptop’lar, akıllı saatler ve bunların içerisinde bize sürekli bildirim gönderen e-posta, sohbet vs. uygulamaları…
Şu günlerde biriyle iletişime geçmek ne kadar kolay değil mi? Aynı şekilde birilerinin sizinle iletişime geçmesi de oldukça kolay.
Çalışmalara göre, teknolojinin sağladığı “sürekli iletişim”, kaygıları olan işkolikleri elbette olumsuz etkiliyor ve bu kaygılarının daha yoğun bir şekilde yayılmasına sebep oluyor. Ancak işine aşık olanlar, bu durumdan gayet memnun.
Rothbard’ın yaptığı araştırmalar, 2 tip işkolik örneğinin hayata olan genel bakış açılarının da aynı yönde olduğunu kanıtlıyor. Yani zihninde kavga eden işkolikler, normal hayatlarında da insan ilişkilerinde mutsuz, negatif ve kavgaya meyilli karakterlere sahip oluyorlar. Empati kurma yetenekleri, diğerlerine göre daha düşük oluyor. Pozitif işkolik çıktısına sahip olan karakterlerin ise diğer ortamlarda daha başarılı bir sosyal ve iş hayatına sahip olduğu görülüyor.
Yöneticilerin işkoliklere karşı yaklaşımı nasıl olmalıdır?
İşkolikler, sürekli kaygıları ile hareket ettikleri için birçok işi zamanında yetiştiremiyorlar. Zamanında tamamladıkları işten de genelde memnun kalmıyorlar. (yaptıkları iş genelde iyi olsa da, oradaki pozitifi göremiyorlar.)
Rothbard’a göre, yöneticilerin kaygılı çalışanlarının farkına vardıktan sonra yapabileceği birkaç seçenek bulunuyor:
Onlarla konuşmayı deneyebilirsiniz. “İlgili olduğunun farkındayım. Ben de öyleyim. Fakat biraz daha farklı bir çalışma şeklim var. (burada sakin olmanın size açtığı kapılardan ve zihinsel rahatlığın çok önemli olduğundan bahsedebilirsiniz) Eğer bunu denersen, söz veriyorum, ikimiz için de, işimiz için de daha sağlıklı olduğunu göreceksin.”
Eğer çalışanınızda biraz önce bahsettiğimiz tüm o kaygı, iş yetiştirememe ve memnuniyetsizliğin farkına vardıysanız; ona göndereceğiniz e-postaların saatlerini ayarlayabilirsiniz. (bu pozitif işkolikler için geçerli değil). Hafta sonu attığınız e-postaların, onun zihinsel boşluğunu doldurabileceğini unutmayın.